Kendimle ilgili sahip olduğumu düşündüğüm ilk farkındalıklardan biri, başlangıçların beni heyecanlandırmaktan daha çok tedirgin ettiği olmuştur. Bu durumda muhakkak kaygılı bir benliğe sahip olmamın etkisi büyüktür. Fakat sanıyorum ki başlangıçlara dair beslediğim bu fobi geleceğe dair bir korkunun değil, geçmişteki ve bugündeki alışkanlıklarımı, alıştıklarımı yitirecek olma korkusunun eseri. Hiç unutmam lisenin bitmesine birkaç hafta kalmış, herkes evlerine dönecek, hangi tarafa baksam bir anı canlanıyor kafamda. Hassas ve üzgünüm. Yine bir sabah kütüphaneye gitmek için yurttan çıkıyorum, pek muhabbetimin olmadığı bir dönem arkadaşım her zamanki acelesiyle hızlı hızlı ayakkabılığa yaklaşıyor, sert hamlelerle dolabı açıyor aynı hışımla ayakkabısını yere fırlatıyor. O an aslında küçük gibi gözüken bu ritüelin, ne kadar alışageldiğim bir olay olduğunu fark ettim belki size gülünç gelecektir ama her sabah o kızın acelesine şahit olmak, sert hareketlerine hayıflanmak günümün bir parçası olmuştu. O an gözlerim dolmuş kafamda bir Sezen şarkısı çalmaya başlamıştı. Ne yapıcaksınız bazı insanlar da babaanne olarak doğuyor :)
Birkaç gün sonra yirmi yaşındaki bir insan için ciddi manada uzun sayılabilecek bir yolculuğa çıkacağım. Rötarsız uçarsan en az on yıllık bir yolculuk. Doğrusu tıp okuma fikri bir yıllık bir sürecin tohumu olmasına rağmen yirmi yıllık hayatımın hiçbir evresinde kendimi doktor olarak hayal etmemiş olmak çoğu zaman kısa bir süreliğine başka birinin hayatına dahil olmuşum hissiyatı uyandırıyor. Bazen ürpertici bazen de heyecan uyandırıcı bu his bu aralar en yakın dostum olmuş durumda. Etrafımdaki birçok insana hem tercih döneminde hem de sonrasında, ileriye dönük hayallerini besleme kabiliyetinden yoksun bir insan haline dönüştüğüm konusunda yakınmıştım. Bu düşünce pek çok zaman beklemediğim anlarda beni yokluyor olsada, kendimi elimden geldiği kadar zamanın dingin ilerleyişine teslim etmek zihnimde farklı pencereler açılmasını sağladı. Bu pencerelerden başka bir yazıda bahsederiz, henüz bu konuyu ahkam kesicek kadar içselleştirebildiğimi düşünmüyorum :)
Tıpkı başlangıçların beni korkuttuğu gibi beş yıl sonra kendini nerede görüyorsun soruları da bünyemde soğuk terlemelere, hızla atan bir nabza, ses tellerimde ufak titremelere yol açabilir. Şu soruları dakika beklemeksizin şak diye cevaplayan insanlar daima gözümde devleşmişlerdir. Bu durum aşırı idealist bu özelliğe duyduğum bir hayranlıktan ziyade onların zihniyle yaşamanın kolaylığına duyduğum özlemdendir. İşin aslı beş yıl sonra ne yapacağımı bilmek istemiyorum. Sahi bir yıl sonra nerede ne yapıyor olacağımızı bileceksek, neden yarını iple çekiyoruz? Açalım geçmişten bir klip oynat babam oynat! Neyse ki tıp tercihi yapmanın en güzel artılarından birisi pek çok insanın gözünde belli bir hayat yolculuğunun oluşması. Teyzecim beş yıl sonra okuyor olacağım, on yıl sonra da muhtemelen on beş yıl sonra da, bu ciddi bir uyarı bir daha bana şu soruyu sormayın(!)
Eğer buraya kadar en az kafam kadar karışık bu cümleleri okuma sabrı gösterdiyseniz, muhtemelen bu aşırı idealist doktor adayının zihnine gelip gelebilecek tüm soruları hiçbir acabasız büyük bir özgüvenle cevapladığını tahmin edebilmişsinizdir. Ahh, hayali bile karnımda kelebekler uçuşturmaya yetti. Kelebekler uçuşa dursun biz gerçeklere dönelim. İnsanları iyileştirmek dolayısıyla rahata erdirmek, mutlu etmek cazip gelmiyor değil. Fakat hali hazırda ilgimi cezbeden nokta bundan ziyade tıp eğitiminin ve doktor olma disiplinin hayatıma ve zihin dünyama yansımaları. On üç yıllık örgün okul hayatımdan sonra eğitimle alakalı sahip olduğum en belirgin kanı: onun karmaşık ifadelerin türevini almaktan, asit-baz titrasyonu sonucu ortaya çıkan maddelerden, karaciğerde kan üretiminden sorumlu hormondan ziyade tüm bu bilgilerin senin zihnini nasıl şekillendirdiği oldu. Doktorların hastaları iyileştirmek amaçlı, süreç değil sonuç odaklı olmaları, çözümü algoritmik ve basit adımlarla aramaları ve daima bütünün sağlını korumak amaçlı tedaviler geliştirmeleri; beni tüm bu düşünsel kazanımların hayatıma siluet ediceği konusunda heyecanlandırıyor. Bu kazanımların duygusal anlamda da yansımalarının olacağını düşünüyor olsam da, bu konudan biraz daha gözlem yaptıktan sonra başka bir yazıda bahsetmek istiyorum. Evet belki kendimi beş yıl sonra hiçbir yerde görmüyorum ama duygularımın ve yaşadıklarımın beni nasıl bir insan haline getireceğini sabırsızlıkla bekliyorum.
Kendi kişisel geçmişlerini birebir duyguları ve düşünceleriyle kayıt etmeyi başaran insanlar bana daima hayatlarından elle tutulur gözle görülür bir cevher çıkarmış izlenimi verirler. Hazır hayatımda yeni bir sayfaya yelken açarken ben neden bu fırsatı kovalamıyorum diye sordum kendime. Sonrası malum. Elimden geldiği kadar burada her ay tıp fakültesinde yaşadıklarımdan, duygularımdan, düşüncelerimden bahsetmeye çalışacağım. Ne kadar istikrarlı ve motive devam edebilirim bilmiyorum ama bu sefer mükemmeliyetçi kişiliğimin bir şeyleri yapmak konusunda beni oyun dışı bırakmasını istemiyorum. Kafanızın içindekilere selamlarla.
***Pek sevgili yirmilik dişim sağolsun yazıyı yüklemem iki gün gecikti. Dün okula başladım :)
Comentários